Dilbilgisi Dersleri 2

  • Soru Zamirleri - Interrogative Pronouns

    Zamirler ismin yerini tutan sözcüklerdir. Soru zamirleri, ismin yeri tutan soru kelimeleridir.

    İngilizce’de beş tane soru zamiri vardır: what, which, who, whom ve whose.

    · -What did you said?

    -I said don’t run! .

    · -Who has been sitting in my chair?

    -Tekin has been sitting in it.

    ü What (ne) nesneleri sorarken kullanılır.

    · -What is it? (O nedir?)

    -It is just a mouse. (Sadece bir fare.)

    · Sorry, what was your name? (Afedersiniz, adınız neydi?)

    ü Which (hangisi) insanlar ve nesler hakkında sorurarken kullanılır. “what”dan farkı, “which”de bir kaç olasılık vardır ve “hangisi” olduğunun sorulmasıdır.

    · -Which is your mother? (Hangisi senin annen?)

    -The one with grey hair. (Gri saçlı olan.)

    · Which of the names did yo choose for the puppy? (Yavru köpüş için isimlerden handisini seçtin?)

    ü Who (kim) insanlar hakkında sorarken kullanılır.

    · -Who is you mother? (Annen kim?)

    -Her name is Fatma, she works in the commercials department. (Adı Fatma, reklam bölümünde çalışıyor.)

    · Who is the girl in the blue dress? (Mavi elbiseli kız kim?)

    · Who completed the assignment? (Görevi kim tamamladı?)

    ü Whose (kimin) insanlar için de nesneler de için de kullanılabilir, aitlik ifade eder.

    · -Whose shoes are these? (O ayakkabılar kimin?)

    -Not mine, they are Canan’s shoes. (Benim değil, Canan’ın ayakkabıları.)

    · Whose money was lost, I found some. (Kimin parası kaybolmuştu, biraz para buldum.)

    ü Whom (kimi) insanlar için kullanılır. “Who” kadar sık kullanılmaz. [çoğu zaman preposition (edat) alan fiillerle kullanılır.]

    · -Whom do you call? (Kimi arıyorsun?)

    -I’m calling my father. (Babamı arıyorum.)

    · For whom she made these cookies? (Bu kurabiyeleri kimin için yaptı?)

    · To whom did Mert lend his video game? (Mert oyununu kime ödünç verdi?)


  • What / Which- Hangi?

    WHAT & WHICH

    Temelde “What” Türkçe’ deki ne sorusunun cevabıdır, “Which” ise hangi sorusunun. What soru kelimesi ne anlamında kullanılabildiği gibi hangi anlamında da kullanılır. Ancak bu kullanımında what kelimesini takiben bahsettiğimiz isim gelir.

    What book do you like to read? – Hangi kitabı okumak istersin?

    Aynı soruyu herhangi bir anlam değişikliği olmaksızın which ile de sorabiliriz.

    Which book do you like to read? – Hangi kitabı okumak istersin?

    Aralarındaki fark ise şudur: Sınırsız veya belirsiz sayıda bir ihtimalden bahsediyorsak what soru kelimesini, sınırlı sayıda seçenekten bahsediyorsak which soru kelimesini kullanırız.

    Örneğin arkadaşlarınız dün bir film izledi ve sizin hangi film olduğu konusunda hiçbir fikriniz yoksa soruyu şöyle sorarsınız:

    What movie did you watch yesterday? – Hangi filmi izlediniz?

    Ama diyelim ki sizin yanınızda birkaç filmden bahsettilerse bu durumda aynı soruyu:

    Which movie did you watch yesterday?- Hangi filmi izlediniz? şeklinde sorarsınız.



  • Soru Zamirleri - Interrogative Pronouns

    Zamirler ismin yerini tutan sözcüklerdir. Soru zamirleri, ismin yeri tutan soru kelimeleridir.

    İngilizce’de beş tane soru zamiri vardır: what, which, who, whom ve whose.

    · -What did you said?

    -I said don’t run! .

    · -Who has been sitting in my chair?

    -Tekin has been sitting in it.

    ü What (ne) nesneleri sorarken kullanılır.

    · -What is it? (O nedir?)

    -It is just a mouse. (Sadece bir fare.)

    · Sorry, what was your name? (Afedersiniz, adınız neydi?)

    ü Which (hangisi) insanlar ve nesler hakkında sorurarken kullanılır. “what”dan farkı, “which”de bir kaç olasılık vardır ve “hangisi” olduğunun sorulmasıdır.

    · -Which is your mother? (Hangisi senin annen?)

    -The one with grey hair. (Gri saçlı olan.)

    · Which of the names did yo choose for the puppy? (Yavru köpüş için isimlerden handisini seçtin?)

    ü Who (kim) insanlar hakkında sorarken kullanılır.

    · -Who is you mother? (Annen kim?)

    -Her name is Fatma, she works in the commercials department. (Adı Fatma, reklam bölümünde çalışıyor.)

    · Who is the girl in the blue dress? (Mavi elbiseli kız kim?)

    · Who completed the assignment? (Görevi kim tamamladı?)

    ü Whose (kimin) insanlar için de nesneler de için de kullanılabilir, aitlik ifade eder.

    · -Whose shoes are these? (O ayakkabılar kimin?)

    -Not mine, they are Canan’s shoes. (Benim değil, Canan’ın ayakkabıları.)

    · Whose money was lost, I found some. (Kimin parası kaybolmuştu, biraz para buldum.)

    ü Whom (kimi) insanlar için kullanılır. “Who” kadar sık kullanılmaz. [çoğu zaman preposition (edat) alan fiillerle kullanılır.]

    · -Whom do you call? (Kimi arıyorsun?)

    -I’m calling my father. (Babamı arıyorum.)

    · For whom she made these cookies? (Bu kurabiyeleri kimin için yaptı?)

    · To whom did Mert lend his video game? (Mert oyununu kime ödünç verdi?)


  • What / Which- Hangi?

    WHAT & WHICH

    Temelde “What” Türkçe’ deki ne sorusunun cevabıdır, “Which” ise hangi sorusunun. What soru kelimesi ne anlamında kullanılabildiği gibi hangi anlamında da kullanılır. Ancak bu kullanımında what kelimesini takiben bahsettiğimiz isim gelir.

    What book do you like to read? – Hangi kitabı okumak istersin?

    Aynı soruyu herhangi bir anlam değişikliği olmaksızın which ile de sorabiliriz.

    Which book do you like to read? – Hangi kitabı okumak istersin?

    Aralarındaki fark ise şudur: Sınırsız veya belirsiz sayıda bir ihtimalden bahsediyorsak what soru kelimesini, sınırlı sayıda seçenekten bahsediyorsak which soru kelimesini kullanırız.

    Örneğin arkadaşlarınız dün bir film izledi ve sizin hangi film olduğu konusunda hiçbir fikriniz yoksa soruyu şöyle sorarsınız:

    What movie did you watch yesterday? – Hangi filmi izlediniz?

    Ama diyelim ki sizin yanınızda birkaç filmden bahsettilerse bu durumda aynı soruyu:

    Which movie did you watch yesterday?- Hangi filmi izlediniz? şeklinde sorarsınız.


Ünlemler - Interjections

Sevinç, üzüntü, şaşkınlık, acıma, öfke gibi duyguları ifade eden seslerdir. Genellikle ünlem işareti ile kullanılırlar. Konuşma dilinde yazı dilindekine göre çok daha fazla kullanılırlar.

İngilizce’ deki ünlemler ise şunlardır:

ÜNLEM

HANGİ DURUMLARDA KULLANILIR

ÖRNEK

Well,

Duraksama

Şaşkınlık

Well, I’m not sure!

Well, really!

Ouch!

Can yanması

Ouch, you are stepping on my toe!

Wow!

Büyük şaşkınlık, hayranlık

Wow! You look terrific!

Oh!

Ağrı,ıstırap

Şaşkınlık

Oh! I’ve got a toothache!

Oh! How wonderful!

Hey!

Dikkat çekmek

İlgi, şaşkınlık, kızgınlık

Hey! Listen to me!

Hey! Put that down!

Er

Duraksama

Er, I don’t know what to say.

Oops!

Bir kaza veya hata ile ilgili şaşkınlık veya pişmanlık

Oops! You must be careful.

Alas!

Üzüntü, acıma

Alas, poor young boy!

Uh-huh

Hemfikir, onaylama

Do you understand me? Uh-huh, at all.

Uh

Tereddüt, anlamama

Uh… I don’t get it.

Hi

Selamlama

Hi! How are you doing?

Dear

Acıma, şaşkınlık, endişe

Oh dear! What a shame!

Ah!

Memnuniyet, şaşkınlık, hayranlık, farkına varma

Ah, it is nice to see you again.

Ah, there you are.

Eh!

Karşı tarafın tekrar etmesini veya hem fikir olmasını istediğimiz

Eh? Say it again.

This is nice, eh?

Hmm

Tereddüt, şüphe, uyuşmazlık

Hmm. I’ m not so sure.



KEŞKE CÜMLECİKLERİ – WISH/IF ONLY CLAUSES

Türkçede keşke diye ifade ettiğimiz cümleleri ingilizcede temel olarak wish veya if only cümleleri ile yaparız.

Bu yapı İngilizce’ de temel olarak üç ayrı zaman için üç ayrı şekilde kullanılır.

Şu an : Şu an için istediğimiz keşkelerimiz.

If only/I wish’ ten sonra geçmiş zaman yapısı (fiil2-didn’t) kullanılır.

I wish u studied you lessons. – Keşke derslerine çalışsan.

I wish it weren’t cold today. – Keşke bugün soğuk olmasa.

I wish the teacher didn’t ask questions. – Keşke öğretmen sorular sormasa.

If only I knew how to dance. – Keşke nasıl dans etmeyi bilsem.

Geçmiş: Geçmişe yönelik keşkelerimiz.

If only /wish’ ten sonra geçmiş zaman yapısı ( had-fiil3) kullanılır.

I wish I hadn’t argued with my mom yesterday. – Keşke dün annemle tartışmasaydım.

I wish you had not told all those lies. – Keşke tüm o yalanları söylemeseydin.

I wish he hadn’t been so drunk in the party. – Keşke partide bu kadar sarhoş olmasaydı.

If only you had learned english when you were at high school. – Keşke lisedeyken ingilizce öğrenseydin.

Bu örneklere baktığımızda keşke ile ifade ettiğimiz cümlenin gerçekleşme olasılığı olduğunu unutmayın.

Gelecek: Geleceğe yönelik keşkelerimiz.

If only/wish ‘ ten sonra would kullanılır. Bu yapı aynı zamanda memnuniyetsizlik bildirirken de kullanılır.

I wish u would hurry up! – Keşke acele etsen!

I wish you would also come tomorrow.- Keşke yarın sen de gelsen.

I wish they wouldn’t reject. – Keşke itiraz etmeseler.

If only he would admit. – Keşke kabul etse.

Yetenek: Yetenek ile ilgili keşkelerimiz.

If only/wish ‘ ten sonra could kullanılır.

I wish I could play tennis. - Keşke tenis oynayabilsem.

I wish he could understand me. – Keşke beni anlayabilse.

I wish I could speak english. – Keşke ingilizce konuşabilsem.

CLEFT SENTENCES

Konuşurken ses tonumuzu yükselterek cümlenin istediğimiz bölümünü vurgulayabiliriz. Yazılı dilde ise bu vurguyu cümlenin öğelerinin yerlerini değiştirerek yaparız. Türkçe yazılı dilde genellikle vurgulanmak istenen kelime fiilden önce getirilir. İngilizce’ de de buna benzer bir durum vardır. Bu şekilde yapılan cümleler “ cleft sentences “ olarak adlandırılır.

Cleft kelimesi cleave fiilinin gecmis kullanımıdır. Cleave: kesmek, bölmek, yarmak anlamlarına gelir. Cleft cümlelerini öncelikle vurgu için veya farklı yapılar ile çeşitlilik sağlamak için kullanırız.

“Kardeşim dolaptaki tatlıyı yemiş.” cümlesinde kardeşimin yediğini vurgulamak istersem, sözlü dilde onu biraz daha yüksek sesle söylerim veya daha yavaş söylerim. Yazılı dilde ise kardeşimin yediğini vurgulamak için fiilden önce getiririm. “Dolaptaki tatlıyı kardeşim yemiş.”

İngilizce’ ye baktığımızda aynı şekilde:

“ My brother ate the sweet in the refrigetator.” Cümlesini söylerken “my brother” kelimesini daha yüksek sesle veya daha yavaş söyleyerek vurgulayabiliriz.

Bu vurguyu yazılı dilde cleft cümleler ile yaparız. Cleft cümlede vurgulamak istediğimiz kelimeyi tanımlayıcı olarak cümlenin başına getiririz. Tanımlayıcı cümleler bildiğiniz üzere “to be” formlarıdır. Ve bu tanımlayıcı cümleden sonra “who,when,what,which,whom, where” gibi açıklama yapmamıza yarayan kelimeleri kullanırız. Örneğin:

Cümlemiz geçmiş zamanda olduğu için was/were ikilisinden uygun olanı seçeriz.

“It was my brother who ate the sweet in the refrigerator.” Dediğimizde tatlıyı kardeşimin yediğini vurgulamış oluruz.

“Is, am, are” kullanmamız gereken durumlar şuandaki olaylar için geçerlidir.

“Serpil sends Ahmet a letter on Sundays.” Cümlesinde “a letter” kelimesini vurgulamak için başa getiririz.

“It is a letter which Serpil sends Ahmet on Sundays.”

Bu şekilde cümlenin istediğimiz öğesini vurgulayabiliriz. Ahmet’ i vurgulamak için:

“It is Ahmet to whom Serpil sends a letter on Sundays”.

Serpil’ i vurgulamak için:

“It is Serpil who sends a letter to Ahmet on Sundays.”

Günü vurgulamak için:

“It is on Sundays when Serpil sends Ahmet a letter.” Deriz.

Aşağıdaki cümlelerdeki yanlarında parantez içinde yazılı olan kelimeleri vurgulayamayı deneyiniz…

· Alev solved the hard problem. ( the problem )

· They need our help to overcome this. ( our help)

· I want him to listen to the radio carefully. ( the radio)

· They would like to create a new project. ( a new project)

· You should ask Metin to complete the job. ( Metin )

It was the hard problem that Alev solved.

It is our help that they need to overcome this.

It is the radio which I want him to listen to carefully.

It is a new project that they would like to create.

It is Metin to whom you should ask to complete the job.

Istediğimiz kelimeleri yukarıdaki kalıplarla vurgulayabileceğimiz gibi daha değişik yapılar kullanarak da vurgu cümleleri olusturabiliz.

Bunlardan ilki “what” ve “to be” kullanılarak yapılan vurgu cümleleridir.

  • What Alev solved was the hard problem. (Alevin çözdüğü problem en zor problemdi)
  • What they need is our help to overcome this.(Bunun üstesinden gelmek için ihtiyaçları olan şey bizim yardımımız.)
  • What they would like to create is a new project. (Yaratmak isteyecekleri şey yeni bir proje.)

Kişileri ya da nesneleri vurguladığımızı daha specific hale getirmek istersek de cümleyi “the person that/who” ve “the thing that” gibi kalıplar kullanarak da yazabiliriz.

  • The person to whom you should ask to complete the project is Metin.(Projeyi bitirmesini isteyeceğin kişi Metin.)
  • The thing that I want him to listen to was the radio. (Ondan dinlemesini istediğim şey radyoydu.)
  • The thing that is important than anything else is your health. (herşeyden daha önemli olan şey senin sağlığın.)

Eger belirli tek birşeye yoğunlaşmak, dikkat çekmek istiyorsanız bazen “what” yerine “all” kullanmak çok etkili olur.

  • I want a new job for myself
  • All I want for myself is a new job. (Kendim için istediğim tek şey yeni bir iş.)
  • A new job is all I want for myself. (Yeni bir iş kendim için istediğim tek şey.
  • I touched it and it broke suddenly
  • All I did was (to) it and it broke suddenly. (Tek yaptığım şey ona dokunmaktı ve o birden kırıldı.)

Vurgu cümlelerinde sebep, yer ya da zaman vurgulanmak isteniyorsa “the reason why, the place where, the day when ve what-clauses” gibi kalıplar kullanılabilir.

  • I've come to discuss your decision about us.
  • The reason why I've come is to discuss your decision about us..

(Buraya gelmemin sebebi bizimle ilgili kararını tartışmak.)

  • She hides her children far from the city.
  • The place where she hides her children is too far from the city.

( Çocuklarını sakladığı yer şehirden çok uzak.)

Hale works harder than anybody else in the company.

  • The person who works harder than anybody else in the company is Hale.
  • Hale is the person in the company who works harder than anybody else.

(Şirkette en çok çalışan kişi Hale.)

  • The Second World War ended on 7 May 1945 in Europe.
  • The day (when) the Second World War ended in Europe was 7 May 1945.

(Avrupa’da 2. Dünya Savaşı’nın bittiği gün 7 Mayıs 1945’tir)

  • 7 May 1945 was the day (when) the Second World War ended in Europe.

(7 Mayıs 1945 Avrupa’da 2. Dünya Savaşı’nın bittiği gündür)

.They now need money rather than advices.

  • What they now need is money rather than adices.

(Şu anda ihtiyaçları olan şey tavsiyeden çok para.)

  • I enjoyed the brillant story of all in the film.
  • What I enjoyed most in the film was the brilliant story
  • The brilliant story was what I enjoyed most in the film.

    KOŞUL CÜMLECİKLERİ ( IF CLAUSES )

    Eğer (Şart) cümleleri olarak da adlandırabileceğimiz bu cümleleri, Türkçede eğer kelimesiyle veya –se,-sa ekleriyle ifade ederiz.

    (Eğer) anlatırsan dinlerim. :Bu örnekte gördüğünüz gibi eğer kelimesini kullanabileceğimiz gibi, sadece fiile –sa eki ekleyerek de şart cümleciğini oluşturabiliriz.

    Bu yapı İngilizce’ de temel olarak 4 ayrı şekilde kullanılır.

    TYPE 0: Genel geçer gerçeklerde veya her zaman olan durumlarda iki tarafta da geniş zaman kullanılır. İngilizcede Type 0 olarak adlandırılır.

    If you heat the ice, it melts. – Buzu ısıtırsan erir. (gerçek)

    If you go home late, you parents get angry. Eve geç gidersen ailen sinirlenir. (her zaman)


    TYPE I: Gerçekleşme ihtimali bulunan koşul cümleciklerinde; koşulumuzu geniş zamanla, bu koşula bağlı olarak oluşacak olayı da will veya yardımcı fiillerle ifade ederiz. İngilizcede Type I olarak adlandırılır.

    If I see her, I will speak to her. – Onu görürsem onunla konuşacağım.

    If you study, you will pass. – Eğer çalışırsan geçersin.

    Call me immediately if you see my wallet.

    Bu örneklere baktığımızda koşul olarak söylediğimiz cümlenin gerçekleşme olasılığı olduğunu unutmayın.

    TYPE II: Gerçekleşme ihtimali bulunmayan koşul cümleciklerinde; koşulumuzu geçmiş zamanla (özne+ V2/didn’t+V1), bu koşula bağlı olarak oluşacak olayı da would veya belli yardımcı fiillerle ( could, should, might) ifade ederiz. İngilizcede Type II olarak adlandırılır. Tense'i geçmiş zaman olsa da şuanki düşüncelerimizi anlatır.

    If the war ended this month, we would visit our relatives in Lebanon. – Savaş bu ay bitse, Lübnan’ daki akrabalarımızı ziyaret ederdik. (gelecek)

    If I were you, I would study more. – Senin yerinde olsam daha çok çalışırdım. (genel)

    Bu örneklere baktığımızda koşul olarak söylediğimiz cümlenin gerçekleşme olasılığının çok düşük olduğunu ve hatta olmadığını unutmayın.

    TYPE III: Artık olay eskide kaldığı için gerçekleşme ihtimali kesinlikle olmayan koşul cümlelerinde; koşulumuzu had+V3 ile, bu koşula bağlı olarak oluşacak olayı da would,could,might have+ V3 ile ifade ederiz. İngilizcede Type III olarak adlandırılır. Geçmişte olmuş artık değiştiremeyeceğimiz olaylar.

    If we had rushed, we would have got there in time. – Eğer acele etseydik, oraya zamanında varırdık.

    If I had finished my work early, we could have gone for a walk. – İşimi erken bitirseydim, yürüyüşe gidebilirdik.

    Bu örneklere baktığımızda koşul olarak söylediğimiz cümlenin geçmişte kaldığını ve artık mümkün olmadığını unutmayın.


  • ZAMANLARDA KULLANILAN EDATLAR

    Zaman söcüklerinde kullanılan edatların başlıcaları in, on ve at edatlarıdır.

    IN

    * Yıl, ay ve mevsimlerde (year & month & season) kullanılır.

    We met in September, in 1995. And the weather was very cold in that fall. – 1995’ te Eylül ayında buluştuk. Hava o sonbaharda çok soğuktu.

    * Günün bazı vakitleri için kullanılır: morning(sabah), afternoon(öğleden sonra), evening(akşam)

    I will be in the school in the morning, in the afternoon I will have lunch with my friends and in the evening I will call you.- Sabah okulda olacağım, öğleden sonra arkadaşlarımla yemek yiyeceğim ve akşam seni ararım.

    * Uzun süreler için: the last century (geçen yüzyıl) , the Ice Age (buzul çağı), fifteenth century (onbeşinci yüzyıl), the past (geçmiş),the future(gelecek)

    The sea level has risen about 10-20 cm in the last century. – Geçen yüzyıl deniz seviyesi yaklaşık 10-20 cm yükseldi.

    *Belli bir zaman içerisinde: in two days (iki gün içerisinde), in two weeks’ time(iki haftalık zaman içerisinde)

    I will call them in two days. – İki gün içerisinde onları arayacağım.

    *In time:zamanında, yeterince erken

    We should hurry to be in time for the show. – Zamanında gösteride olmak için acele etmemiz gerekir.

    AT

    * Saatlerde:

    Is the meeting at 1 or 2 o’clock? – Toplantı saat 1’de mi ‘de mi?

    * Tatillerde: (Easter/Christmas, the weekend)

    Why don’t we meet at the weekend?- Neden hafta sonu buluşmuyoruz?

    * Ay sonu ve başında:

    She started working in that firm at the beginning of this month but resigned at the end of this month. – O firmada bu ay başında çalışmaya başladı ama ay sonunda istifa etti.

    * Yemek zamanlarında: lunch (öğle yemeği), breakfast (kahvaltı), dinner time (akşam yemeği)

    Are you going there at lunch or at breakfast? – Oraya kahvaltıda mı öğlen yemeğinde mi gidiyorsun?

    * Günün bazı vakitleri için kullanılır: noon(öğle vakti), night (gece), midnight (gece yarısı),dawn (şafak vakti)

    You mustn’t call your friend at midnight. – Arkadaşını gece yarısı aramamalısın.

    ON

    * Günlerde:

    Let’s meet on Saturday! – Cumartesi günü buluşalım!

    * Günün bir bölümünde:

    I saw her on Tuesday morning. – Salı sabah onu gördüm.

    * Gününde yer aldığı tarihlerde:

    My birthday is on December 21st. – Doğumgünüm 21 Aralık’ta.

    She will be in Australia on 13 August 2010. – 13 Ağustos 2010’ da Avustralya’ da olacak.

    The exam was on 6 September. – Sınav 6 Mart’ taydı.

    * Tek bir günden bahsederken: birthday (doğumgünü), cold day (soğuk gün), that day (o gün)

    We can go to Bursa on my birthday. – Doğumgünümde Bursa’ ya gidebiliriz.

HAREKETLERDE KULLANILAN EDATLAR

Hareket edatları bir hareket hakkında konuşurken kullandığımız edatlardır.

IN & INTO: içerisine

The dog fell into the lake. - Köpek gölün içine düştü.

OUT OF: -den, -dan

He took the money out of his bag. – Çantasından parayı çıkardı.

“Out of sight, out of mind.” – Gözden ırak, gönülden ırak.

ON & ONTO: üzerine

Put your umbrealla onto the shoe cupboard. – Şemsiyeni ayakkabılığın üzerine koy.

OFF: dışarısına

The students are going off the campus. – Öğrenciler yerleşkenin dışarısına çıkıyorlar.

TOWARDS: -e doğru

Let’s walked towards Beşiktaş. – Beşiktaş’ a doğru yürüyelim.

OVER: üzerine, üzerinden

You should jump over that fence. – O çitin üzerinden atlaman gerekiyor.

The pilot flew over the huge mountains. – Pilot kocaman dağların üstünde uçtu.

UNDER: aşağısına, altından

Our boat will sail under the bridge. – Kayığımız köprünün altından geçecek.

TO: -e,-a

They are going to Jordan. – Ürdün’ e gidiyorlar.

UP TO: bir insana doğru –e,-a

The teacher came up to me to ask a question. – Öğretmen soru sormak için bana doğru geldi.

! Up to a point: bir dereceye kadar anlamı da vardır.

FROM: -den,-dan

Are you coming from the school? – Okuldan mı geliyorsun?

FROM........TO: bir yerden öbür yere

She will drive from Bursa to İzmir. – Bursa’dan İzmir’ e arabayla gidecek.

THROUGH: içinden, arasından

We can walk through the forest. – Ormanın içinden yürüyebiliriz.

ACROSS: karşı tarafa, karşısına

You should walk across the street to the bank. – Banka için caddenin karşısına yürümelisin.

ALONG: boyunca

She ran along the street. – Cadde boyunca koştu.

AROUND & ROUND: etrafında, çevresinde

I want to travel around the world. – Dünyanın çevresinde seyahat etmek istiyorum.

BETWEEN: arasına, arasında

He sat between his mom and dad. - Babası ve annesinin arasına oturdu.

UP: yukarıya, yukarısına

The mountaineers are climbimg up the hill. – Dağcılar tepenin yukarısına tırmanıyorlar.

DOWN: aşağıya, aşağısına

Walk down the street. – Caddenin aşağısına yürü.

AWAY FROM: - den uzakta, uzağa

Can you go away from your hometown? – Memleketinden uzağa gidebilir misin?

PAST:önünden, yanından geçmek

When I was running past the shops, I saw Deniz. – Dükkanların önünden koşarak geçerken, Deniz’ i gördüm.

! geçmek anlamına gelen pass kelimesi ile karıştırmayın.

NOTES:

  • Taşıtlara binmek

Büyük taşıtlar için: get on the bus/train/the plane

Küçük taşıtlar için: get in a car/taxi

  • Taşıtlardan inmek

Büyük taşıtlar için: get off the bus/train/the plane

Küçük taşıtlar için: get out of a car/taxi

Bununla birlikte tüm taşıtlarda: binmek için get into, inmek için get out of kullanılabilmektedir.

Get into/out of the bus/the train/the plane/the car/the taxi

  • Eve gelmek veya gitmek için edat kullanılmaz:

I am going home. – Eve gidiyorum.

Come home at 8 please.- Lütfen saat 8’ de eve gel.

Eğer evin kime ait olduğunu söylüyorsak edat kullanırız:

We may go to Pınar’s home today. – Bugün Pınar’ ın evine gidebiliriz.

Yer Edatları - Prepositions of Place

in / inside : içinde

He is in his room. (Odasında./ Odasının içinde.)

My shoes are in the box.. (Ayakkabılarım kutunun içinde.)

He left the key in the drawer. ( Anahtarı çekmecede bıraktı.)

on : (bir yüzeyin) üzerinde

There are 5 books on the table. (Masanın üzerinde 5 bardak var.)

Your picture is on the wall. (Senin resmin duvarda.)

I left 60 euro on the table. (Masanın üzerine 60 euro bıraktım.)

near : yakınında

My house is near the bank.. (Evim bankanın yakınında)

He stayed near the door. (Kapının yakınında durdu.)

The park is near the hospital. (Park hastahanenin yakınında)

next to : yanında

She sits next to me in the class. (Sınıfta yanımda oturuyor.)

They put the box next to the bus. (Kutuyu otobüsün yanına koydular)

His bed is next to the window. (Onun yatağı pencerenin yanında.)

under : altında

She hides her key under the flowerpot. (Anahtarını saksının altına saklar.)

The cat is sleeping under the cahair. (Kedi sandalyenin altında uyuyor.)

Had you put your book under mine? (Kitabını benimkinin altında mı unuttun?)

in front of : önünde

The taxi will stop in front of the house. (Taksi evin önünde duracak.)

Helin is going to sing in front of the class. (Helin sınıfınönünde şarkı söyleyecek.)

We met in front of the post office. (Postahanenin önünde karşılaştık.)

behind : arkasında

They tried to hide themselves behind the tree. (Ağacın arkasına saklanmaya çalıştılar)

Your watch is behind the books. (Saatin kitapların arkasında.)

I guess there’s somebody behind the door. (Sanırım kapının arkasında biri var)

between ..... and ....... : iki şeyin arasında

My pencil is between my books and hers. (Kalemim kitabımla onun kitabı arasında.)

The child is walking between his mom and his dad. (Çocuk annesiyle babasının arasında yürüyor.)

Her office is between the school and the gift shop. (Evi okulla hediye dükkanının arasında.)

at : -de, -da

(at home / school / university / work / the bus-stop / hotel / a party / a concert / the theater / the cinema)

She was at home yesterday. (Dün evdeydi.)

I work at the cinema. (Sinemada çalışıyorum.)

They married at the hotel. (Otelde evlendiler.)

opposite : karşısında

The pharmacy is opposite the street. (Eczane caddenin karşısında.)

The old man stood opposite the young woman. (Yaşlı adam genç kadının karşısında durdu)

You shouldn’t sit opposite the window. (Pencerenin karşısına oturmamalısın.)

into : içine

I walked into the room. (Odaya (odanın içine) yürüdüm.)

He jumped into the water. (Suya atladı.)

She moves into the stage. (Sahneye ilerler.)















Filed Under:

About the Author

My name is Dinh Quang Huy or known as alias NhamNgaHanh .I made this template in magazine style and named it Simplex Darkness .I hope it helpful to persons who want a solutions for a template in Blogspot.To download this template and see template install instruction ,go to Simplex Design blog.

Leave a Reply